27.6.06

Beş Dakikada Bir, Düzenli...

Gecenin üçünde "Kalk lan! Doğuyo..." diye aradığımız doktorumuz, sabah daha neşeliydi...

Gece söylediğinin aynısını söyledi, gerçi daha anaşılır bir şekilde ifade edebildi. Belki de benim bazı şeyleri anlama kapasitem yükselmiştir. Bilemiyorum.

Elimizde kronometreyle sancı sayıyoruz...

Ben kızımızı biraz özgür yetiştirme taraftarıyım, ne zaman doğacağına kendisi karar versin istiyorum. Ama bu zamanda kız babası olmak kolay değil!

5.6.06

Bana Tabağını Göster, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim

İnsan hanzo olabilir. Önemli olan hayatında hanzoluğunu gizleyebilme yeteneğidir. Mesela seninle konuşurken eliyle ayak parmağının tırnaklarını koparan adam hanzodur. Ama bunu karısından gizli bir şekilde yapmayı beceren adam, yakalanana kadar, çevresinde kibar olarak tanınabilir. (Yakalandığı zaman br şey olmuyormuş gibi davranma becerisi, işi şakaya vurabilme refleksi ve konu değiştirme hızı kibar olarak anılacağı süreyi belirleyen diğer faktörlerdendir. Ama bu başka bir yazının konusu...)

İçindeki hanzoyu her koşulda gizlemeyi becerebilenlerin bile maskesinin düşeceği bir an gelir:

Açık Büfede Kartlar Açılır

İki hafta önce açık büfe brunch sunan bir yere pazar kahvaltısına gittik, bu hafta benimle gelmek isteyen olmadı.

Aslında daha o gün Bürge, benimle brunch veya çevrede başka insanların da bulunabileceği bir yere gelmekteki tereddütlerini kibar bir şekilde ifade etmeye çalışmıştı. Ben "Ne alakası var ya!" diyerek konuyu kapattığımı zannediyordum. Gerçi bunu söylerken ağzımda dört değişik tip peynir vardı. (Peynir, belli bir gramajdan sonra iletişim kopukluğuna neden olabiliyor.)

Yıllardır ustalıkla gizlediğim hanzoluğum ortaya çıkmıştı... Hata bende miydi? Elbette ki hayır... Sonradan anladım ki açık büfe sadece hanzoluğu değil, bütün gizli kimlikleri ortaya çıkaran sihirli bir aynaydı!

Ya Olduğun Gibi Görün, Ya Da Gördüğünü Ye!

Açık büfe beslenme zincirindeki bazı karakterlerin temel öellikleri...


Otoburlar: Bunlar sinsi olur... Herkesin kendilerini izlediğini zannederler. Ben seni niye izleyeyim manyak, birazdan sıcak köfte çıkacak onu takip ediyorum ben... Bunlar genelde sevimsiz iki kadından oluşan gruplar halinde yaklaşırlar açık büfeye. Salatalık, domates ve peçete alırlar. Kıro durumuna düşme korkusuyla peynirlerin yanından kayıtsız tavırlarla geçerler. Tabaklarında bakacak bir şey olmadığından benim kaymak kabını kepçeyle sıyırmamı seyrederler. Bir noktadan sonra gözgöze gelip "Kasmayalım!" derler ama o zamana kadar köfte kalır mı?

Etoburlar:
Salam, sucuk, jambon, füme dil, köfte ve garson yerler. Aslında tabaklarını en pahalı şeylerle doldurarak açık büfe girişiminden karlı çıkmaya çalışırlar. Bu durumu ziyan tekniğiyle sağlamaya çalışırlar. Gut kavramından haberdar değildirler. Benim de dahil olduğum bu grup gut'tan bahsedildiğini duyunca "But mu? Hemen alayım 6 tane!" tabaklarını hazırlayan insanlardan oluşur. Bürge'nin bünyesi açık büfede hep açık vermemize neden olacak boyutlarda olduğu için, hesabı denkleştirmek bana düşer. "6 ekler daha yedim mi hesap tamamdır!" gibi bir muhasebe anlayışları vardır.

Şıkoburlar: Bunlar artist olurlar, tabak doldurmayı sanat olarak görürler. Mesela renk uyumunu bozuyor diye kaşar peyniri almazlar. Tabağı göze hitap edecek şekilde süsleyip sonradan yemeden hayran hayran bakarlar.

Archoburlar: Açık büfeye bir mimar titizliğiyle yaklaşırlar. Eğitimlerini 80'lerde salata bar'larda yapmışlardır. Bir tek salata kasesine optimum malzemeyi doldurmakta ustalaşmışlardır. Dibe iceberg yapraklarıyla sağlam bir temel döşeyip içini rendelenmiş malzemelerle doldurular. Rus salatası ve kısırla kardıkları harcı sıvarlar. Tabağın kenarına dört baget saplayarak ikinci katı çıkanlar da olur.

Protestobur: Salad Bar'larda her şeyi bir tabağa sığdırmak zorunda kaldıkları günlere isyan edercesine istedikleri kadar tabağa paylaştırabilecekleri bir dünyanın mutluluğu içindedirler. Yedikleri şey umurlarında değildir. Hazların en büyüğünü tabağın ortasına tek bir siyah zeytin koyup, yeşil zeytin koyacakları ikinci tabağı alırken yaşarlar.

Liderler: Açık büfeye grupla gelenlerin içinden çıkar bunlar. Köfte tabağı, peynir tabağı, salata tabağı, börek tabağı gibi konsept yaklaşımları vardır. Gruptaki arkadaşları liderlerini alaycı şakalarla eleştirerek çevre masalara mahçup olmama derdine düşer. Sonra da utanmadan "Köfte nasılmış? Peynir iyi miymiş?" gibi yavan sorularla liderin getirdiği tabaklara yaklaşırlar. Lider bunu farketmez, o sırada tatlı tabaklarını hazırlama derdiyle açık büfededir...

Homoburlar: Bunlar gizli eşcinseldir, 4 tane domates alır otururlar. Milletin doldurduğu tabaklara küçümseyerek bakarlar. Domatesi çatal bıçakla yiyenler bunlardan çıkar.

İbnour:
Bunlar açık eşcinseldir... Garsonu ayartmaya çalışırlar.

Tamoburlar:
Bunlar neşelidir, yerler. Salamı, jambonu rulo halinde, peynirleri topak topak yapıp yerler. Ağızları doluyken de garsonla iletişim kurma kabiliyetleri gelişmiştir. Çevre masalardakileri ısıranlar bunlardan çıkar.

Ezginoburlar: Yazık, bunlar zavallıdır. Ürkek adımlarla tamamladıkları ilk turdan sonra ikinci tura kalktıkları görülmemiştir. Aldıkları da hep ucuz şeylerdir, rus salatası falan. Bol bol ekmek yerler, tutsun diye!

Kendinizle Yüzleşin

Kişinin aç karnına kendiyle yüzleşmesi zordur. Bunun doğrusu brunch'ta olur. Bir pazar sabahı dost bildiklerinizle açık büfenin, o gizemli aynanın, karşısına geçin! Ruhların derinliklerinde saklananlar tabakların üstünde belirdikçe hem kendinizi tanırsınız, hem de çevrenizdekileri...

Bunu yaparken köftelerle arama girmeye kalkarsanız köfte yerine acıların o en büyüğünü tadarsınız, baştan söyleyeyim!