30.12.08

Kol

Bazen sadece copy/paste yapmak yeterli oluyor:

MHP 'kol'a taktı

    30 Aralık 2008

MHP 'kol'a taktı

MHP lideri Bahçeli, KA-DER'in kadın adayları desteklemek için hazırlattığı afişlere, 'Beni siyasi rakibim Erdoğan'ın kolları altına girmiş gibi gösteriyor' diyerek dava açtı. Bahçeli afişlere yayın yasağı da istedi.

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KA-DER) yerel seçimlerde kadınların desteklenmesi için başlattığı 'Gerçek Demokrasi İçin Yüzde 50 Kadın Aday' kampanyasının afişlerine kızan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dava açtı. Bahçeli, kendisini 'siyasi rakibi Erdoğan'ın kolları altına girmiş, gibi gösterdiğini' iddia ettiği afişlerin yasaklanmasını istedi.

Bahçeli'nin avukatı Mithat Burak Başkale tarafından Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davanın dilekçesinde, afişin Bahçeli'nin şahsını hedef aldığı ve 'kişilik haklarına tecavüz niteliğinde' olduğu ileri sürüldü. Dava dilekçesinde 'afişlerin müvekkilin lideri olduğu partinin seçmenleri ve sevenleri arasında da infiale yol açma ihtimali' olduğu ileri sürülürken, 'telafisi mümkün olmayan zararların meydana gelmesini önlemek amacıyla' fotoğrafın görsel basın ve internette kullanımının durdurulması ve afişlerin tedbiren toplatılması da istenildi.

Radikal Gazetesi'nden Yonca Cingöz'ün haberine göre, dilekçede şu iddialara yer verildi: "Davaya konu fotoğraf fotomontajdır. Davalı afişleri vermekteki amacından uzaklaşarak, halkta kadınların siyasette daha çok etkin olmasına dikkat çekmek yerine, Bahçeli'yi siyasi rakibi olan Recep Tayyip Erdoğan'ın kolları altına girmiş gibi göstermiştir. Davalı afişleriyle Bahçeli'yi ve lideri bulunduğu MHP'yi, başta seçmen kitlesi olmak üzere toplum nazarında küçük düşürücü bir durumda bırakmıştır. Bu fotomontaj fotoğrafın, yerel seçimler öncesi kullanılmasının müvekkilin lideri bulunduğu siyasi harekete zarar verici ve siyasi rekabeti engelleyici boyuta ulaşma ihtimali vardır."

Böyle bir tepki beklemediklerini belirten KA-DER Başkanı Hülya Gülbahar, "Bu birbirimize ve mizaha tahammül sınırlarının ne kadar dar olduğunu gösteriyor. Böyle bir esprinin dava konusu olması, yerel seçimlerden önce Türkiye için bir ön sınav niteliği taşıyor. Afişin toplatılacağına inanmak istemiyoruz."


 

25.12.08

İşte bıyık! İşte çemçük sırıtma!


Brad Pitt'e benzeyen benim...
Dilli tipsiz Fahir, öbürü de Oktay.

Suni Gündem

"Herkes küresel bir ekonomik krizden bahsederken Japonya'da robotların garsonluk yapması hakkında konuşmak saçma mı olur? Şimdilik evet… Ama o garson robotlar bilinçli olarak siparişleri yanlış alıp insanların beslenmesini olumsuz etkilemeye başlarsa, yetersiz beslenen bir nesil giderek her şeyi robotlara bırakırsa ve bir gün hâkimiyet tamamen robotların eline geçerse…

Uzuneşeğin kurallarının, 21.inci yüzyılda hala, yazılı olmamasına ne dersiniz? Bunu da mı konuşmayacağız? Kuralların belirsizliğinden kaynaklanan tartışmalar mahalle arkadaşlıklarını zedelerken, çocuklar sokaklardan uzaklaşıp dört duvar arasında bilgisayar oyunlarına gömülürken… Sosyal ilişkiler günden güne zayıflarken de sessiz mi kalacağız?

Keşke birileri çıkıp bizi zamanında uyarsaydı, diye hayıflanmanın bir faydası olmayacak o günler geldiğinde! O yüzden bugünden başlamalı Suni Gündem izlemeye…"

Modern Sabahlar ekibinin i yeni programı Suni Gündem 2009'da her Salı 20.00 TRT fm'de.

17.12.08

Melih Gökçek Kazandı

Semra Hanım'dan sonra ekranlarımızda gördüğümüz en yaman tartışmacıyı izlerken kafama dank etti: Melih Gökçek'in olayı bambaşka… Kılıçdaroğlu belgelerle boğuşurken, Uğur Dündar tartışmayı dizginleme telaşındayken Melih Gökçek'in muhatabı başbakandı. Çok net bir mesaj verdi. Şöyle özetleyeyim:

"Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıktım… Konuşulanları boş ver. Unutulur gider… Ama benim sonum da Şaban Dişli ve Mehmet Fırat gibi olursa bu adam efsane olur. Kılıçdaroğlu kafayı taktığı adamı bitiren bir kahraman haline gelir… Üçüncü kez başarmasına izin vermeyeceksindir herhalde! Uzatmadan benim adaylığımı açıkla da Kılıçdaroğlu fırtınası da fıslasın… Hadi… Küsüyorum yoksa!"

Bugüne kadar hiçbir siyasi tahminini tutturamamış bir adam olarak söylüyorum, Melih Gökçek adaylığını garantiledi!

Lost (şahsi sezon)

Ayıptır söylemesi alışveriş arabasını ağzına kadar dodurmuştum lüks gıdalarla. Kilo kilo etler, yöre yöre peynirler, hepsi marka! Kasaya geldim, cüzdan yok! Mal gibi kaldım.

İnsanın aptal olduğunu ciddi ciddi düşündüğü bazı anlar oluyor. Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp değişik sonuç alma beklentisine girdiğimiz anlar mesela… Arabada koltuğun altını altıncı kez ararken fark ettim bunu. Kayıp cüzdan durumunda söylenen bir cümle vardır: Para değil de kimlikler, kartlar… Kimlikler ve kartlar umurumda değildi benim, aklım paradaydı… Normalde hiç para koymam cüzdana, cebimde durur. Ama fakirlikle ilgili bir şey herhalde bazı banknotların cüzdanda durması gerektiğini hissettiğim için o gün içinde para da vardı. 200 YTL… (Ulan 200 YTL'nin muhabbetini yapıyor durumuna düştüm…) Parasında değildim tabii, prensip olarak cüzdan kaybetmekti beni üzen… Yoksa 200 dolar nedir ki?

Sabah arabanın camlarındaki buzu kredi kartıyla temizlemiştim (gold!). Sonra cüzdanı cebime atarken, soğuğun ellerimde yarattığı hissizlikle ve sabahın bünyede yarattığı mallığın birleşmesiyle hedefi tutturamamış olduğuma kanaat getirdim. "O sırada yanımdan bana dikkatle bakarak geçen bir adam vardı. Her halde cüzdanı düşerken gördü, sesini çıkarmadı, ben uzaklaşınca dönüp aldı… 200 euromu Kesin o şerefsiz aldı!" gibi bir düşünce billurlaştı kafamda.

Zamanında "Bay Yanlış'la Doğru Mehmet"i seyretmiş biri olarak karakola gitmeye karar verdim… Benden başka birinin de izlediğini umarak girdim. Kayıp tutanağı tutan memur, yazık, bıyıklarıma bakınca Ergenekon'un Bir Numarası geldi teslim oldu diye düşünmüştür. Kayıp cüzdan vakasını duyunca hevesi kaçtı. 200… (külçe altın mı desem? Yok, lan deve… Evet!) 200 deveyi duyunca (Baharat, gümüş ve ipek taşıyan bir kervan!) heyecanlandı. Kariyerinin en esaslı olayıyla karşı karşıya olduğunu anladı. Geçmiş olsun dedi, tutanakla kimlikleri nasıl çıkaracağımı anlattı ve cüzdanımı bulmak için bütün ekiplere haber vereceğini söyleyerek beni uğurladı. (Aklınızda olsun böyle durumlarda şifreli konuşmalar yapılıyor. Gizli bir yere "İki çay, bir kahve…" diye seslendiğini duydum polisin arkamdan.)

Bazılarınız içinde para olan bir cüzdanı kimsenin karakola getirmeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz… Ama karakoldan çıktıktan yarım saat sonra telefonum çaldı: Cüzdan bulunmuştu!

Demek dünyada hala dürüst insanlar varmış dedim kendi kendime… Radyoda bulduğu cüzdanı hemen haber veren Duygu sayesinde geleceğe dair umutlarım güçlendi. Şans işte… O gün yayına benden sonra Burak Can girecekti normalde! Cüzdanı mixerin altında bulunca da ham-hum-şorolop edecekti!

Gelelim sonrasına…

Ben iyi haberi alınca bir neşelendim… Şarkılar, türküler… Söylediğim şarkı da "Tahsildaroğlu'nun peynir cingılı" Artık nasıl bir sevinçse… Bakkala da cüzdanı bulamadığımı söyledim. İçimden bir ses cüzdanımı kaybettiğimi düşünürse beni daha çok seveceğini söyledi, ona uydum. Sabah bana merakla bakan adamın da bıyıklarıma baktığı netleşti.

Cevapsız kalan tek bir soru var:

Ben bu 12 bıyıklı vesikalığı ne yapacağım?

10.12.08

Şahsi Şova Devam


Bu çemçük ifadeyi bir de bıyıklı hayal edin!



Ege Kayacan'ın Şahsi Şovu bir kez daha if'te...
13 Aralık cumartesi gecesi saat 9 diyor afişlerde ama sarkma olur... Yine de soğukta sokaklarda dolanmaktansa erken gelmekte fayda var!

4.12.08

Kaytan Bıyıklarımı Sürsem Nerelerine?

İnsanın dudaklarının üzerindeki kılların, uzadıkça ayaklarının altında manevi bir zemine dönüşmesine şahit oluyorum şu ara… Öyle bir zemin ki bu, beni havalandırıp yaşanan her şeyin üzerinden bakmamı sağlıyor! O kıllar ki yeri geldiğinde bir çift kanada dönüşüp beni , daha önce varlığını bilmediğim, hayal diyarlarına götürüyor. Bıyıklarımdan bahsediyorum…

Yüzümün bir yanından diğerine boylu boyunca uzanan o narin dokunun büyüsüne kapılmayan yok gibi. Erkeklerin takdir ve özenti taşıyan bakışları, kadınların teslimiyete hazır iç geçirmeleri… Küçük çocukların bıyıklarıma dokunmak için çevremde halka olması… Doğanın dengesinin benim bıyıklarımla sağlandığını hissediyorum günden güne.

Bugün artık eksik parça yerine oturduğunu hissedebiliyorum…

Geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kuruldu… Hayal ve gerçek buluştu. Birbirinden farklı görünen, ama içten içe bir şekilde bağlı olduğunu hissettiğimiz, her şeyin bir bütünün parçası olduğunun altı çizildi (bıyıklarımla).

Bıyık altından çemçük sırıtışta da ustalaşmam lazım ama daha…