28.1.09

Çocuklar İçin Bilgisayar Oyunları

Bundan birkaç ay önce 365'teki oyuncakçıda dokunmatik ekranla oynanan bir oyunu pek sevdi bizim kız… İnternette benzer oyunlar aradım, fark etmeden renkli ve (maalesef) sesli bir dünyanın kapısını araladım. Bulduklarımı buraya yazayım da çocuklu aileler televizyondan sonra bilgisayarın kontrolünü de kaybetsinler.

Dressing up Disco!

http://www.uptoten.com/kids/boowakwala-family-disco-dressdisco.html

Giydirme oyunu… O zamanlar daha Alin mouse'la taşıma yapmayı beceremiyordu. Tıkladığın kıyafeti giyen kediler (köpek de olabilir tam anlaşılmıyor.) var burada.

Boobah Zone

http://www.boohbah.com/zone.html

Bunların çizgi filmi de varmış galiba, bilmiyorum. Garip bir site. Çocukları bilgisayar, büyükleri uyuşturucu kullanmaya alıştırıyor. Mouse kullanmanın her aşaması var. Yalnız sesi kısmak lazım başta… Viyk viyk diye sesler çıkarıyor herifler habire!

Baby Tv

http://www.babytvchannel.com/turkey/

Ekrandan tanıdığımız karakterlerin oyunları… Ortadaki yumurtadaki oyun çok eğlenceli… Yalnız Tully hep aynı yerde dolaşmasa daha zevkli olacak! Yeri gelmişken animasyon dünyasında gıcık olduğum tek karakter var: Draco... Penis gibi burun yapmışlar (gerçek anlamında, öbür türlü olsaydı penis yerine başka kelime kullanırdım), çocukların arasına salıyorlar.

Ve gelelim en zengin adrese…

Cbeebies

http://www.bbc.co.uk/cbeebies/fun/

BBC'nin sitesi… Aynısı TRT'den bekliyoruz, TRT çocuğun bir uzantısı olarak…

Sitenin yıldızı teletubbies elbette! Painting Game, My Teletubby-land, Find the FavouriteThings, AnimalParade, Tubby CustardBubbles favorilerimiz… Klavyeli oyunlar da var, ama oklarla yön vermek şimdilik biraz karışık geliyor. Animal Parade'in müziği adamı bitiriyor, bir de uzun sürüyor meret.

Bir park yapma oyunu var, hastasıyım: Sunflower Park Gözünüzün önünde bilgisayar hakimiyeti gelişiyor. Anneanne ve dede gerçek bir şaşkınlıkla izliyor durumu... İki kutuyu üst üste koyamayıp çocuktan yardım istenir ya oyun olsun diye... Bilgisayar karşısında o durum gerçekten yaşanıyor, şaka yok!

Bilisayarla erken mi tanıştırdık acaba diye çok kısa süren bir tereddüt yaşadım. Bilgisayar karşısında büyüyen obez nesli düşününce doğru yolda olduğumu anladım.

Bizim bu kızı şişmanlatmamızın başka yolu yok!

27.1.09

Ufo Kafası

Haktan Akdoğan hakkındaki düşüncem netti: Yazık…

Geçen gece Saba Tümer'in programında izlerken ufo meselesini çok değişik boyutlarda değerlendirdiğini gördüm. Önce ufo'lar hakkında kendi düşüncemi söyleyeyim:

Evren'in sonsuzluğu düşünüldüğünde dünya dışı zeki canlıların olma ihtimalini hesaba katmak gerekiyor…

Hadi diyelim gezegenlerinin koşulları da uygundu, evrimde avantajları vardı; bizden ileri uygarlıklara sahipler. Gözümüz yok…

Peki bizden ileri ve zeki bu uygarlığın temsilcileri dünyamızı gizli gizli ziyaret ederken neden bu ufoların ışıklarını (uzun farları) düğün konvoyu gibi yakıyorlar?

Bu sorunun cevabı yok…

Haktan Akdoğan konuşurken, kabul etmek lazım etkili bir konuşmacı, kozmik kardeşlik diyor, tekâmül diyor… Enerjinin boyut değiştirmesinden, uzaylıların adam kaçırmasından, telepatiden, durugörüden falan günlük sıradan olaylar gibi bahsediyor.

Bir de inanıyor… Ben bu muameleyle dünyanın parasını cukkalarım diyenlerden değil.

Söyledikleri de şöyle şeyler: Sevgi o kadar güzel bir şey ki… Birbirinize fenalık etmeyin… Dünyayı mahvetmeyin!

Bizden binlerce yıl ilerde bir uygarlıktan gelen mesajlara bak! Bilmediğimiz bir şey söylesinler ya… Fosil yakıtlardan kurtarsınlar mesela bizi, hem kirlilik biter hem savaşlar… Yok!

Ufocuların söylemi Hıristiyanlık ve doğu mistisizminin teknik terimlerle harmanlanmış hali… Bütün new-age akımlara da kapıları açık… Her boku enerjiyle açıklayıp Atlantis'ten telepatiyle seslenen bilgelere sırt çevirmek ayıp çünkü. Bilimsel gelişmeler işe yarayacağı zaman hemen adapte edilirken evrim yerine tasarım tercih ediliyor. (evrimin reddedilmesinin nedeni de manidar: Kanıt yok)

Ne olursa olsun mesele bir yerde düğümleniyor: İnanç! İnandığı şeyler komik diye yargılayamayız kimseyi… Laiklik en çok ufoculara lazım!

Uzay Feneri gibi derneklerle adam söğüşleme ya da kozmik darbe yapmak için silah gömme gibi işlere bulaşmadıkları sürece (ikisi de mümkün bu arada) bir grup insanın devamlı havaya bakınıyor olmasından kime ne? İnanmayanları ufolar çarpacaksa, o da benim derdim…

Çok a sirius'umda!

19.1.09

Şahsi Şov 21 Ocak

Çarşamba gecesi bir kez daha if sahnesindeyim espriler, şakalar ve tabii bıyıklarla...

Bir insan bıyığıyla hava atmaya başladıysa ya çok heybetli bir kıl dokusu ya da ciddi sorunları vardır. Benim pek öyle görkemli bir bıyığım yok.

Yazık...

12.1.09

Şok Olmak

"Yalnız doğrusu şoke olmak…" diyenler vardır şimdi… Fransızcası öyle olabilir, Türkçesi "şok olmak".

Yıllar önce TRT'de (şaka maka epey bir yıl oldu ama böyle yazınca Halit Kıvanç durumuna düştüm.) bir şeyler anlatırken "şok olmak" demişim. Hemen bir telefon:

Spikeriniz Türkçemizi yanlış kullanıyor, doğrusu şoke olmaktır…

Radyo yayını böyle şeyleri tartışmak için en doğru platform değil.Her kullanışımdan sonra neden öyle olması gerektiğini anlatmam gerekeceği içim bir daha "şok olmak" deyimini kullanmadım, şokeyi de kullanmadım ama…

Burası tam yeri!

TDK'ya göre şoke Fransızcadan, şok İngilizceden dilimize girmiş.

Bir şokun etkisinde kalacaksanız Fransızca, sadece şokla karşılaşacaksanız İngilizce tepki vermeniz gerekiyor yani…

Neden şok olmak?

Şok olmak/şok etmek dediğimizde tatlı bir ulama (kulak yalaması) oluyor. Türkçenin ritmine daha uygun.

Tak, şak, pat, güm…gibi bir vurgu etkisi artıyor.Bu kelimenin seçilip kullanılmasının nedeni de bu zaten.

"O anda kafama tak etti!" yerine "O andan kafama tak-e etti!" dediğinizi düşünün. İnsanın ağzında yavan bir tat kalıyor değil mi?

Gazetelerde "Şoke eden açıklama!" gibi şeyler okurken, "şoke şoke" diye konuşanları dinlerken rahatsız oluyorum.

Bürge yıllar sonra karşılaştığı bir arkadaşının yavanlığını anlatmak için bir cümlesini aktarmıştı bana:

"… Ben tabii bunu duyunca aynen şokella!"

Bu cümleyi kuran yavan insan "Şok-ella" mı "Şoke-lla" mı demek istedi acaba?


 

Suratıma Benzedi

Bir insanın her şeyi suratına benzetmesi ne demek?

Facebook'ta fan sayfası var adıma... Fan sayfasında ne olur? "Şöyle yakışıklı, böyle yakışıklı..." "Esprili kişiliğini Brad Pitt benzerliğiyle mükemmel bir şekilde harmanlamış..." gibi yorumlar olur değil mi?

Benimkinde şahane bir link var!

Girişteki soruyu şöyle de sormak mümkün:

Bir insanın her şeyi Erdal'a benzetmesi ne demek?

7.1.09

Top Şef

Top Chef'in hastası olduk. (Evli olunca takım halinde seviyorsun.) Yemek yarışması, ama profesyoneller arasında… Kanguru etiyle falan uğraşıyorlar. Esas eğlence tabii birbirlerine laf sokmalarında. Geçen hafta Top Chef bitti, başka bir kanalda Hawaii mutfağı yarışması başladı. Onu izlerken Amerikan kültüründeki yarışma hevesine kafam takıldı.

Rekabeti seviyorlar… Sadece televizyonda değil, her yerde. Küçüklükten itibaren yarışmadan yarışmaya koşuyorlar, her alanda. Heceleme, resim yapma falan diye başlıyor sonra en iyi sığırı besleme, en güzel bahçe, en büyük hamburger gibi akla gelen ve gelmeyen her konuda yarışıyorlar. İyi resim yapamayan çocuk hecelemede şansını deniyor, o da olmazsa müziğe yöneliyor. Hiçbir şeye basmıyorsa, toslayarak duvar delme yarışmasında kullanıyor kafasını…

Hırs, heyecan ve kazanma coşkusu bir yana insan o kadar yarışmadan sonra kaybetmeyi öğrenir. Efendi gibi kaybetmek önemli bir meziyet. Ölüm kalım meselesi haline getirmemek lazım

Ben 34 yaşına geldim, bu zamana kadar hayatımda her hangi bir yarışmaya girmiş değilim. Sporu geç zaten, ne güzel resim yapma ne kompozisyon yazma… Sayılır mı bilmiyorum, küçükken mahalle çapında bir büyük pipi yarışması olmuştu arkadaşlar arasında, ben de ufağım o ara. Moralim bozulmuştu. Halbuki bunu büyük bir mesele haline getirmeseydim, mahalle mahalle dolaşıp herkese pipimi gösterseydim kendimle daha barışık olabilirdim. Bana sapık diyenler de umurumda olmazdı. Ama yapamadım, kendi içime kapandım. O Arap çocuklar taşınana kadar sokağa çıkamadım.

Yarışmalardan yola çıkarak konuyu ekonomide rekabet ve kapitalizme getirecektim, araya pipi girince olmadı. Olmaz zaten…

- Şefim bakar mısın! Topsun…

- Dua et nazik bir adamım, yoksa şişlerdim seni…

- Yanlış anladın Ali abi…


Mikrofon Arsızları

Suni Gündem güzel başladı... İki program yetmiyordu!

Şöyle özetleyelim:

Modern Sabahlar hafta içi 7-10 radyoodtu
Manzaralar Cuma 00-07 (Bütün gece mikrofon sonra koşa koşa 3 saat modern sabahlar!) trt fm
Suni Gündem Salı 20-22 trt fm

Haftada 24 saat, mikrofon başı...

Hastasıyım radyoculuğun!