25.9.10

"event"lere yan basmayalım!


Hayatında televizyondan başka bir eğlence olmayanlar için (kendimizi kandırmayalım) yılın en heyecan veren günlerindeyiz... Yeni sezon başladı! en heyecanlı yerlerinde biten eski dizilere kavuşmanın mutluluğu, yeni başlayan dizilerin heyecanıyla perçinleniyor...
Kendi adıma şunu söyleyeyim... Benim artık saçma sapan dizilerle kaybedecek vaktim yok! İleriye yönelik ciddi bir şeyler arıyorum. Bu arayışımda çok örselendim... Sezon ortasında yayından kaldırılacak dizilerle gönül eğlendirme peşinde değilim!

Bu senenin konuşulacak dizisi de The Event olacak gibi görünüyor. Konuşulacak tamam... da ne olacak? İkinci bir flashforward rezaleti kaldırabilecek haliniz var mı?

Durumum şu:

İkinci sezon garantisi olmadan hiçbir diziye başlamam diye bir laf etmiştim...

Diğer taraftan da bir popüler bir dalga varsa içinde olmam şart, gibi bir prensibim var. Millet heyecanla her hafta bir bölümünü seyredip tartışırken dışında kalmak istemiyorum. Bölüm aralarındaki o sabırsız bekleyiş, sezon finallerinin yarattığı heyecan yüklemesi, yorum okumak, teori karşılaştırmak falan... Bunlar olmadan kuru kuru dizi seyretmek ne demek? Lost'u bugün ilk bölümden başlayarak izleyen adamın kaçırdıklarını düşünün.

Keşke televizyon izlemek eskisi kadar kolay olsaydı...

3.9.10

Arananlar Best of Summer 2010

Eskiden bunlara yorum yazıyordum ama nafileymiş şimdi anlıyorum… daha komik olmaya çalışmanın alemi yok. Egekayacan.com'a ulaşmak için google'a yazabileceklerinizden bazıları:

TOP 10

dediki naber dedi

boyun beyin mr sonuclari normal dedim ama

bilek çorap giyen erkekler

KUKUMANJERO

örnekli patlıcan böreği

ege kayacan olmak istediğim kişi

esrar içine ne yedirirsen yeniden gelir

uykudayken attırılan imza geçerlimi

batıl inançlar osurmak

nejatin pipisinin son durumu


 

SMASH HIT

japonca allah meşgul ben yardımcı olayım yazmak

1.9.10

Lost Finali (gecikmiş veda)

Lost'un finaliyle ilgili söylemem gereken ilk şey : hikayenin henüz bitmemiş olduğu… Disney hikayenin etinden, sütünden ve şu an için kestiremediğimiz her yerinden yararlanacak! Sindirella'nın iki ayrı filmi daha var, oradan hesabını yapın! Birinde galiba ayakkabı vuruyor falan…Ortaya güzel şeyler çıkarsa ne mutlu bize. Olmadı "Bozdular abi, ilk sezon güzeldi…" türevi cümlelerimiz hazır zaten.

Gelelim yarı finale…

Önce şunu yazalım: Hala finali izlememiş olanlar varmış… Bu yazı bu kadar erteledikleri keyiflerini kaçırmasın. İzleyip okusunlar.

Sonra finale gelelim…

Daha sezon başlamadan, hatta ortada en ufak bir ipucu bile yokken Jack'in akıbetini bilen bir adam olarak yeterince hava atmadım… (http://www.egekayacan.com/2009/12/hangisi-olecek.html) Onun havasını bir atayım önce! Nereden bildim? Seyirci içgüdüsü… Sezon başladığında meselenin Jack ve Locke arasında çözüleceği belli olunca son mücadelenin yüksek bir yerlerde gerçekleşeceğini de yazasım gelmişti. Ama adada öyle uçurum gibi bir yer yok diyerek vazgeçmiştim. Varmış… "Yüksek yerlerde büyük olaylar olur…" diyen hollywood kanunu'na uyuldu…

İyi de ne oldu?

Sorular cevapsız kaldı diyenlere kısmen katılıyorum… Cevap olarak beklenen şeylerin ne olduğu konusunda ayrılıyoruz herhalde… Kutup ayılarının olayı neydi? Cevap belli bu hayvanlar manyetik alanlarda yaşadıkları için bu ortamda gözleniyorlar falan. Ama işte bir cümlelik açıklamalar ne kadar net olursa olsun bir hikaye kadar etkili olmuyor. Tatlı bir dharma hikâyesinin içine yedirilebilirdi, mest olup izlerdik. Bunun gibi bir dünya malzeme vardı, bir sezon daha giderdi… Hoşnutsuzluk buradan kaynaklanıyor.

Hayatının en önemli deneyimini bu diziyle yaşamak isteyenler hayal kırıklığına uğramış olabilirler… Haklılar, ama bu kafayla daha çoook hayal kırıklığı yaşarlar. Adam gibi bir final bekleyenlerin hoşnutsuzluğu da haklı sebeplere dayanıyor. "Adada işler karışınca bir kapatıp açmak lazım… Orada bir daş var, onu kaldır… Sonra yerine koy!" şeklinde özetlenecek bir son kesmedi kimseyi. Neden böyle oldu peki? Malzemeyi bitirmemek için… Adanın sırrından ayrı film çıkar, adaya sonradan geleceklerden ayrı dizi çıkar… Kızgın seyirciler en başta suyunun suyu diyerek burun kıvırsa da yine seyredilir. Neler neler seyrettik bugüne kadar…

Son sideways hadisesinin bağlandığı yer de asaplarını bozmuş insanların… Ben duruma biraz duygusal yaklaştığım için beğendim açıkçası. Hayatımdaki önemli insanlar kim acaba diye düşünme fırsatım oldu. Kuru kuru sorulmuş bir soru, ya da aynı temayı işleyen bir film aynı etkiyi yaratmazdı. Şart mıydı, değildi tabii! Bir taraftan da Charlie öldükten sonra mutlu sona en yakın şey bu olacaktı… Söz konusu diziler olunca ne seyrettiğin değil, kimlerle nasıl seyrettiğin, ekran başında ya da sonrasında olayları değerlendirirken neler yaşadığın da önemli… (mesela ben düzenli downloadlarımla kayınpederin gözüne girdim.)

Bu kadar yıl boşuna izlemişiz diyenler haklı. Neyse ki artık bahaneleri kalmadı; Mars'ta yerleşik yaşam üzerine bilimsel çalışmalarına kaldıkları yerden devam edebilirler.

Şimdi biraz önümüze bakalım…

Benim lost'tan bundan sonraki beklentim geriye dönük bir hikâyeyle karşımıza çıkmaması… "Bu daşı bura koyalım…" diye biten bir şey izlersem gerçekten ağzımı bozacağım… Sonradan ne olacak onu izleyelim. Gemimi gelir, yine uçak mı düşer bilemem… Ben hikâyenin gidişine bakarım. Başını arada inceden anlatsınlar bize.

Film olmasın yalnız, çabuk bitiyor…