27.11.09

Küçük Beyin Maceraları 2

İnsan kafayı bir kere yardırınca hayata daha değişik bakıyor… Her olay karşısında "Bu da bir şey mi, benim kafamı yardılar…" diyebiliyorsun. Ben zaten geniş bir adamdım, iyice gamsızlaşmıştım. Amasra'daki haftasonuna kadar.

Bir sersemlik vardı zaten üstümde… Mikrofondan mikrofona koşturmaktandır, diyordum. Amasra'da bir rakı sofrasında ilk kadehin yarısına gelmeden maymuna dönünce biraz işkillendim. Sonrasında Alin enseme bir tokat geçirdi, şakaklarımda hissettim zonklamasını… "Yok ya, değildir herhalde!" dedim. Biraz korktum ama…

Sersemlik devam etti, suratsızlığa dönüştü. Sabahları yataktan kalkmak zorlaştı falan… Nejat Bey'i aradım, bana yine bir haller oluyor dedim. Fahir ve Oktay'la gittik MR'a… Girdim makineye… Afedersiniz uyumuşum içinde. Bilenler bilir MR uykusu çok tatlıdır. Çıktığımda camın arkasından Nejat Bey'in siluetini seçince bir şeylerin ters gittiğini anladım.

Ben daha sormadan aklımdaki sorunun cevabını verdi Nejat Bey, kanser değil diyerek. Yeniden ameliyat gerektiğini anlattı. Ben espriler şakalar yaptım… Bu arada içten içe tırsmış olmalıyım ki iki dakikalık sohbet içinde sekiz kere el sıkıştık; Oktay uyarmasa ben daha devam ederdim iki cümlede bir elini sıkmaya… "Benim tek endişem Ege Bey'in anesteziden uyanışı… Hani bazılarının sarhoşluğu pistir ya, sizin arkadaşınızın anesteziye tepkisi de öyle…" dedi doktorum. Güldük…

Ertesi sabah sırf ur konuştuk yayında… "Bir süredir programın geç başlaması tümör yüzündenmiş demek…" diyerek krizi fırsata çevirmeye çalıştık. Çok rahattım ta ki "Cuma'ya yarıyoruz…" telefonu gelene kadar. Hastanede üç gün yatacağımı öğrenince iki Süpermen, bir guns'n roses tişörtü koydum çantaya… Bu sırada kendi kendime "Tişörtü kefeni oldu…" esprileri yapmaya başlamıştım. I-pod'un şarjını almak gibi önemli şeyleri unutmadım.

Ameliyattan önceki gece dörtte uyandım. Bürge refakatçi yatağında iki büklüm uyurken, taktım kulaklıkları AC-DC "Dirty Deeds" dinleyerek havaya girdim. Bunlar yaptığım son erkeksi şeylerdi…

Ameliyata gerçek bir prenses gibi hazırlandım.Varis çoraplarım beyaz ve dardı… Lastikleri sayesinde jartiyersiz giyilebiliyor. Giyer giymez bana bir haller oldu! Entarim omuzlarımı açıkta bırakırken derin sırt dekoltem donsuz kıçıma kadar iniyordu. Bürge şuh kahkahalarımındiğer hastaları rahatsız edebileceği konusunda beni uyarmaya çalıştı. "İnsan çükünü kestirmeye giderken neşelenmeyecek de ne zaman neşelenecek?" diyerek uzaklaştım yanından. Gülerek sürdü sedyeyi hasta bakıcı… Ameliyathanede beklerken insanın son sözü olabilecek cümleleri daha dikkatli seçmesi gerektiği konusunda düşünme fırsatım oldu.

Geçen sefer çok korkuyordum, bu sefer çok rahattım içerdeki doktorlar da neşeliydi. Sırasıyla Prenses Anestezya, Rakçı Doktor ve Zalım Doktor'la tanıştık. Anestezya'ya "Herkesin aşk hayatı yolunda di mi? Grey's Anatomy gibi milletin kafasının başka yerlerde olmasından korkuyorum." dedim, yolunda olduğunu öğrendim rahatladım.

O sırada başka bir endişem vardı aslında… Bu ameliyathaneler soğuk oluyor. Ben de daha önce gereksizce vurguladığım gibi donsuzdum. "Yahu, cahilce olacak ama ben burada üşüyüp grip olur muyum?" diye sordum. Sormaz olaydım… Zalım doktor yüzünde kinayeli bir sırıtma ve elinde halat kalınlığında bir boruyla yaklaştı. "Merak etme, bunu takıyoruz…" dedi. Boruyu bacaklarımın arasında bir yere taktı! Anestezi etkisiyle tam olarak neresi anlayamadım ama takar takmaz bir sıcaklık üflenmeye başladı vücuduma… Rakçı doktor ipodunu ayarladı, Dream Theatre çalmaya başladı.

Geçen sefer hanzo gibi geri sayarak uyuduğum için bu sefer daha şık bir şey yapayım dedim. "Olur da bu ameliyattan kalkamazsam kayıp hazinenin yerini bilmenizi istiyorum… Hitit güneşinden kuzeye doğru üç yüz adım atacaksınız ondan sonra…" İçim geçmiş…

Narkozdan tam bir beyefendi gibi kalktım, "Merhaba… merhaba…" diyerek… Tıp mı ilerledi, ben mi terbiyeli bir adama dönüştüm, bilmiyorum. "Neredeyse kusura bakmayın donsuz karşılıyorum sizi…" diyecektim, o derece… Nejat Bey ameliyatımın iyi geçtiğini söyledi, ama ağrılarım korkunçtu. Geçen sefer "Yahu morfin eroin falan yok mu koca hastanede amına koyayım!" demiştim uyanırken. Bu sefer ağzımı bozmayayım diye sustum, ağrı içinde geçti gecem…

"Dandik tahlilleriniz için koridorda kalabalık yapmayın, beyin ameliyatından geliyorum!" falan diye bağırdım sedyeden etraftakilere, yoğun bakıma giderken. Ama çok içten değildi, adet yerini bulsun diye yaptım. (insanın yoğun bakıma gitme adeti olmasın!)

Yoğun bakım bitirdi beni… Sondanın çıkarılması değildi bitiren. Bilakis bu sefer erkek çıkardı ve tebrik etti; "Maşallah efendim 20 senedir sonda çıkarırım böylesini görmedim!" dedi. Tam olarak demedi de, "çekiyorum…" diyerek demeye getirdi. Bu iltifatın keyfini süremedim çünkü yan yatakta Emine Hanım vardı. Bütün gece 'bir gün elbet öleceğimi akabinde imamın kayığına bineceğimi' söyledi. Altımdan taşların batacağını, üstümde otlar biteceğini, yılan ve çıyanların gözlerimi yiyeceğini ısrarla altını çizerek ekledi. Belki yüz defa baştan sonra dinlediğim ilahinin sözlerini tam olarak hatırlayamam benim ayıbımsa, sekiz kere ameliyat olup da yoğun bakımda ilahi söylenmeyeceği bilmemek Emine Hanım'ın ayıbıdır.

Sonra işte iyileşme…Zımbalar falan…


19.11.09

Zımbalara Veda

Bu sabah zımbakafa'dan yarrıkkafa'ya geçiş yaptım. Ağrılar azaldı; bundan sonra iyileşme dediğimiz şey saçların uzaması. Kızı omzuma alabilirim bir haftaya kalmaz.

Zımbalı fotoğrafları görmek isteyenler var… Kararsızım. Bazı neşeli fotoğraflar çekilmişti ameliyathaneye giderken. İnsan donunu çıkarıp entari giyince neşeleniyor takdir edersiniz. Bir de üstüne varis çoraplarını çekince neşeyle erotizm iç içe giriyor. Ameliyat sonrasında da tekerlekli sandalyede sigara içerken çekilen fotoğraflar da var. Bunları bloga koyarım falan diye düşünüyordum.

Sayfadan kaldırdığım "kafam çok güzel" yazısı (aslında cümle demek daha doğru)da benzer bir düşüncenin ürünüydü. Ameliyattan sonra gelen yorumları okurken biraz canım sıkıldı. Geçmiş olsun dileklerinde öyle samimi bir üzüntü vardı ki… Canımı sıkan şey bu üzüntünün hoşuma gitmesiydi. Çok sağlıklı bir şey gibi gelmedi bana. "Benim için üzülüyorlar… Dur biraz daha paralayayım şunları…" düşüncesine gem vurdum. Sonuçta işim komiklik, ameliyatla ilgili komik bir şey varsa tamam da, sıkıcı ayrıntılara gerek yok dedim.

Ameliyat fotoğrafları pornografik olacak gibi geliyor bana. Ama bir taraftan da internet dediğimiz şey pornonun özgürce dolaşımı değil mi? O yüzden kısa bir tasvirle yetinsin meraklıları: Kafamın arkası bir tenasül organımıza benziyor, hem de tıraşlı!

17.11.09

Küçük Beyin Maceraları 1

Nekahet döneminde seyrettiğim filmlerden falan bahsetmek istiyorum ama, bu kadar yaygara kopardıktan şu ameliyat işini noktalamak lazım. En baştan başlayayım…

2004'2tekş ilk ameliyat korkutmuştu beni… Gerçi ameliyattan önce berbat bir haldeydim; tutunmadan yürüyemiyor, gözümü kapayınca dengemi kaybediyordum falan. En ufak hareketimi şiddetli zonklamalar izliyordu. Ama tabii pipim her şeye rağmen zımbamsıydı.

Kendimce koyduğum teşhislerden ilki boyun tutulmasıydı… Gece terlediğim için boynum tutuluyordu, o da ağrı yapıyordu bana göre… Bir gece boynuma tülbent bağlayarak yattım. Bugün bu metodun tümöre fayda etmediği gibi boyun tutulmasında da etkili olmadığını biliyoruz. Uykuda kendini boğma amacıyla kullanabilir isteyenler.

İkinci teşhis orta kulak enfeksiyonuydu… Bunun için bir MR çekildi. MR sonuçlarını almaya gittiğimizde beni bir kenara çektiler… O anda biraz tutuşuldu. MR'ı görseniz cillop gibi! O kadar büyük ki alınması gereken kitle, beynin bir parçası gibi duruyor.

"Benim adım Prof. Akalan / Tümör buldu mu tak! alan…"

Elimizde MR'ımızla Prof. Dr. Nejat Akalın'ın karşısına çıktık… Durumu anlatmaya başladı. İlk saniyeden itibaren bir güven oluştu bende. Zaten modern tıp karşısında tavrım bellidir: Adam doktor, biliyor da konuşuyor… Hepten bıraktım kendimi. Nejat Bey durumu anlattı, anlattı… Hangi ilaçla halledeceğimiz konusuna geldiğimizi zannettiğim anda "ameliyat" kelimesi telaffuz edildi. Farmakolojiye çok hakim değilim ama ameliyat diye ilaç olmayacağını biliyordum. Amelidin ya da amelitrix falan olsa bir derece. "İki gün sonra yatın ertesi gün alalım…" dendi.

"Alın bu kafayı, eti sizin kemiği benim!" dedim. "Kemiği de benim…" dedi Nejat Bey bütün nezaketiyle…

Ameliyat güzel geçmiş… Ben en son "Arkadaşlar yavaş yavaş, acele etmeden…" dediğimi ve 10'dan 7'ye kadar sayabildiğimi hatırlıyorum.

"Açılın, laik hasta geliyor…"

Anesteziden kalkışım rezaletti… Bazısı çok öfkeli kalkarmış. Ben çok neşeliydim ama ağzım pisti! Herkesin anasına bacısına küfredersem etrafımdakileri güldüreceğimi falan düşünüyordum herhalde. Bir de ameliyattan çıktığımı anlamamıştım. Yoğun bakıma giderken ameliyata yeni gireceğimi zannediyordum. Koridorda sedyeden sağa sola laf atarak ilerlerken hastabakıcıların güldüğünü hatırlıyorum.

Yoğun bakımda acayip neşeliydim... Sondanın çekilişini hatırlıyorum yalnız, o fenaydı. Habire çişimi yaptığımı zannediyordum. Hemşirelerden biri "Tutabilecekseniz çıkaralım…" dedi. Neyi tutabileceğimi düşünürken, hemşire tuttu…çıkardı! Koptu dedim… Kafamızın derdine düştük pipimizi boşladık olacağı buydu, dedim. Kopmamış… Zımbamsı olması korumuş. Sonrasında genç bir hemşire geldi dinleyicimizmiş… "İki dakika önce gelsen pipimi de görecektin…" dedim. O gece bir daha görmedim onu.

Sonra işte iyileştim…

Ve gene kötüleştim. Yarın yazarım…

10.11.09

Kafam kalpleriniz kadar güzel

Ameliyat gerginliğiyle "çalaiphone" yazılmış, bir kaç gündür bu sayfaya uğrayanların keyfini kaçıran başlığı tarihe gömerken; gönlüme zımbalanan sıcak mesajlar için teşekkür ediyorum.

Zımba rap şeklinde geliyor...

2.11.09

Flash Forward |Artılar - Eksiler

Artılar

+ Güzel hikaye… Polisiye olarak devam etmesi de güzel. Kendi içinde mantığını oturtmuş, ayrıntılar düşünülmüş… İlk bölümden "malzememiz bol!" mesajı da verdiler. Blackout sırasında birilerinin uyanık olduğunu Lost'ta iki sezon sonra öğrenirdik, burada ilk bölümde verdiler.

- doğuş karakteri… Dolara marka yüksek faiz diyorum her görüşümde içimden… Yengeniz bu tip esprilere kızıyor. Oyunculardan biri gerçek hayattan birine benziyorsa ısınamıyorum kolay kolay… Troy'da Fedon vardı, 300 Spartans'da Murat Belge'nin gençliği… Bu herif de aynı doğuş. Bu arada Doğuş daha iyi bir oyuncu olabilir… Uyan (sevda yüklü trenler/ Boş raylarda ilerler şarkısı… (caught a light sneeze'den arak girişi var) çok tatlı şarkıdır.

+ Şahne şarkılar çalıyorlar… Smashing Pumpkins'ten David Bowie'ye…

- Güzel kız yok…

+ Tanıdık çok… En iyi oyuncu da Coupling'teki abimiz…

- Teoriye gelmeyen dizi…

+ Doktor Jivago'nun sahnelere dönüşü…


 

Seyrettikçe eklerim, sizden de beklerim…