24.2.10

Fransız Basınında Ege Kayacan

Muhakkak okumuşsunuzdur ama kaçıranlar için buraya bir linkini koymak iyi olur dedim.


Canalblog adlı fransanın en etkili medya ortamında hakkımda güzel bir değerlendirme yazısı çıktı. Fransızcam çok zayıf ama şöyle diyor haber:

"Radyoculuktaki başarısını ebeveynliğe de taşımasını bilen Ege Kayacan, özgün aksesuarlarıyla fransız halkının gözdesi oldu. Kızını kucağına alırken objektiflere yakalanan çılgın türk her nedense eleştirmenlerden tam not aldı!"

Le edit: Bazı yorumcular google translate aracılığıyla ulaştıkları çevirilerle benim çevirim arasında tutarsızlıklar yakalamışlar. Google senin bu gurur verici başarını neden türkçeye doğru çevirmiyor, demeye getiriyorlar. Teşekkür ediyorum...

Bu arada öğretmenimizin sayfasına şu yorumu yapan rakınrol arkadaşa da şapka çıkarıyorum:

A la fi fi

Je cours chaque équipe (I run each team)

Posté par Evren, 24 février 2010 à 16:27

16.2.10

Hesap makineli saatim

Lost: Sezon Başı Şenlikleri

Yanlışlıkla berabervesolosohbetler.com'a yollamışım bu yazıyı... Burada olması lazım!

04 Şubat 2010 Perşembe


dün gece kız geç uyudu, biz de dizinin başına geç oturduk. İzlemeyenlerin keyfini kaçırmadan sadece şunu söyleyeyim: Sakallı Abi lafımı yedirdi bana... Lost hakkında söylenebilecek en güzel şeyi uzun süredir herşey hakkında söylüyorum zaten: "Ben artık hiç bir şeye şaşırmıyorum..."

Bu arada geçen gün beraber ve solo sohbetler'de değindiğimiz konudan bahsedeyim iki cümle. Lost fenomenini saçma bulanlara madalya takılmıyor. Şu hayatta kaç fenomen göreceğimiz belli değil. Yakaladığımıza dört elle sarılalım, millet nereye savruluyorsa oraya savrulalım... Hiç kimsenin duymadığı grupları dinlemek, bilmediği filmleri seyretmek elbette çok havalı (özellikle ortaokul yıllarında.) Ama bazen de sürüye katılmak lazım... Hele ki sürü coşmuş eğlenirken en başta olmalı insan!

Not: Yeni sezonda bir de "toranaga" çıktı başımıza...

12.2.10

Lostçuluk

Son bölümü izlerken Bürge'yle birbirimize dönüp "Biri gelse bize anlatsa neler olmuştu, kim kimdi diye ne güzel olurdu değil mi?" dedik. Zaten dizi karışık, kafalarımız da öyle… Uzun aralar falan filan derken çaresizlik içinde geçiyoruz ekran karşısına. Beşinci sezonun ardından şöyledir böyledir diye yazmıştım. O yazıklarım elimde patladığından beri teori meori yazmamaya yeminliyim. Ama şunu da söylemden edemeyeceğim alternatif gelecekte Benjamin Linus sitelerde mobilyacı olarak karşımıza çıkacak, zaman oynamalarını mobilyacıların zaman anlayışıyla açıklayacaklar…

Diziyi izleyeceğin akşam eve biri gelse… Uzman olarak. Sabahtan bölümü izlemiş olacak; soracağın her soruyu anında cevaplayacak. Bölüm öncesinde çaylar kahveler içilirken bir özet geçilecek; gecenin sonunda da kısa bir değerlendirme yapılacak… Çayını çorbasını eksik etmeyeceksin, parasını da zarf içinde verip yollayacaksın. Her zaman gelmesi şart değil… Paragöz bir adam olmazsa telefonda iki cümleyle de açıklayabilir…

  • Hocam akşam geliyor musun?
  • Yok kardeş, bu akşamki bölümde sıkıntı olmaz… Baktınız çok kafanız karışmış, ikinci sezonun altıncı bölümü izleyin, ortalarına biraz baksanız yeter…

Diyebilecek birisinden bahsediyorum… Ya da bir telefonla:

  • Ya hocam, karanlıklar içinden bir adam çıktı, yabancı gelmedi ama çıkaramadık…
  • Haa… O Denver… Benjamin'in kaynı… Dharma'da yanına aldırmıştı denizaltının LPGsini ruhsata işletmişti hani… Dilekçenin sıra numarası 108'di bu arada!

Gibi hap halinde verse bilgileri…

İzlediğinle yetinmeyeceksin, çalışacaksın demeyin. Diziyle ilgili yorum okumak da zorlaştı… "Şimdi bir şey dikkatimi çekti… Jack ilk bölümlere göre daha yaşlı göründüğüne göre black smoke cilde zararlı olabilir… Bu durumda içine black smoke kaçanlarda böbrek yetmezliği baş gösterebilir… Hugo'nun da son iki bölümdür gofret yemiyor olması şekerinin yüksek çıkmasına bağlı gibime geliyor." gibi şeylerin arasında akıllı adamların yazdıklarını bulmak çok zor…

Bunlar şimdi kaç yılında sorusu sorulduğunda diziyi durdurup düşünmeden cevap bulmak güzel olmaz mıydı? Benim bildiğim bu işi yapabilecek tek kişi var Emrah Güler (lost başucu kitabının yazarı) Eğlenceli de bir adam… Lostçu geldi, ayakkabıları kapının dışında çıkardı falan demezsiniz. (keşke dün Ankara radyosunda gördüğümde eve çağırsaydım duruma uyandırmadan… İki dilim su böreğiyle hallederdim 603'ü!)

Bu dizi hakkında bu kadar yazıp konuştuktan sonra finali özel bir organizasyona çevirmek şart oldu… Emrah Bey'e buradan açık davetiyem var…

9.2.10

Top 10 iphone Appz

İ phone'da kullanılan programların karakter tespitine yaradığını fark ettim… Bir kere paralı program kullanmayanlar kendini zeki sanan cimri insanlar oluyor genelde, kendimden biliyorum. Telefona trilyon verdikten sonra 0.99 cent'e kıyamayanlar için bir takım beleş programlar buldum.

i-yalaka: Telefon rehberinize ünlü isimler ekliyor, siz arkadaşlarınızla otururken telefonunuza mesaj gelmiş gibi yapıyor. "Akşam izledin mi? Nasıldım, senin tavsiyelerini denedim…" / Kenan İmirzalıoğlu ya da "Şarkıyı senin yardımın olmadan tamamlayamıyorum, hani bana söz yazacaktın" /Mazhar Alanson gibi… Siz de "yaa bu da yapıştı, bir türlü kurtulamıyorum lavuktan!" falan diyerek durumdan rahatsız olduğunuzu hissettiriyorsunuz… Programın ücretsiz uygulamasında sadece Soner Arıca'dan mesaj geliyor: "Hocam beni hatırladın mı? Soner ben… Seni gidi vefasız :)" Yalnız programda bug var… "Nikâh işi, kolay sen tostları al gel…" diye Bülent Ersoy'dan mesajlar geliyor…

Toshbil Lite: Telefonu cebinize koyuyorsunuz, sizin yerinize oranızı buranızı kaşıyor… Ücretli sürümünde burma fonksiyonu da var…

G-zeka: Gerizekalılarla konuşurken her dediğinizi otomatikman bir daha tekrarlama özelliği…

Aqm: Asker arkadaşlarınızla konuşurken çevredekileri rahatsız etmemek için tasarlanan bu programda her cümlenin arasına otomatik olarak "amına koyayım" deniyor…

İ farm: Farmville'de harcadığın zamanı ölçüp onun yerine neleri halledebileceğini hesaplıyor.

İ yeter: Sosyal ortamlarda telefonunuzla oynarken itici olmaya başladığınız zaman uyarıyor…

Keychain: Key ödemelerini takip edebileceğiniz harika bir uygulama.

Bildiğin Sucuk: Sucuk gibi parmakları olanlar için daha büyük ikonlar yaratıyor, narin parmak hissi yaratıyor…

İ keçe-lite: Ayakkabının içine koyuyorsun, sıcacık oluyor… İki telefon lazım ama… Ücretli sürümünü mes olarak da kullanabiliyorsun.

İzort: Uygunsuz yerlerde kaçan osuruklarda "Ben yapmadım, telefonum öyle çalıyor…" deme şansı veren iğrenç bir uygulama… Sessiz salınımlarda "sessize aldım!" demek işe yaramıyor ama…