11.2.09

Testesteron Krizi


Benim bildiğim kadarıyla testesteron kellerin kendilerini teselli etmesine yarayan bir hormon…

Libidoyu coştururken, kafada yer alması gereken kılları sırt ve omuz başlarına yönlendiren bu hormon şimdi de ekonomik krizin nedeni olarak gösteriliyor. Fazla testosteron rekabet ortamında yanlış ve riskli kararlara yönlendiriyormuş erkekleri…

Çözüm olarak daha çok kadının finans sektöründe yer alması öneriliyor… Alsın tabii! Unutmayalım testosteronunun doğrultusunda ilerleyenler sadece finans sektöründe kriz yaratmıyor. Her alanda daha çok kadın olmalı. Musluk tamircisinin çatalına bakarken daha az kıl görebileceğimiz bir dünya düşlüyorum.Ama testosteronun kadınlarda da olduğu gözden kaçmasın. Rekabetin yoğun olduğu sektörlerde yumuşama beklerken bıyıklı kadınlarla karşılaşmaya da hazırlamamız lazım kendimizi. (Muslukçular arasında rekabet yoğun mu?)

Wall Street'teki meşhur boğa heykelinin fotoğrafı var aşağıda… Özellikle arkadan çekilmiş bir fotoğrafını buldum. Her sabah işe giderken bu boğanın toşbilleriyle karşılaşan adamın testosteron seviyesi artar tabii…

Kriz bizi teğet geçecek diyorduk ama kavisli olabileceğini düşündük mü?

Bu Arada

Ben kadınların her alanda erkeklerle eşit oranda ve eşit şartlarda yer alması gerektiğini savunuyorum. Eşitliğe inandığım için, kadınların bir fark getireceğini düşündüğümden değil. Çoğu meslek cinsiyeti ortadan kaldırıyor, kadın ve erkeği aynılaştırıyor. Kadın generallerin düşmana daha merhametli ya da kadın politikacıların halka anne şefkatiyle yaklaşacağını ummak pek mantıklı gelmiyor…

2 yorum:

soba dedi ki...

Bence cevaplanmasi gereken sorulardan biri de krizi ne tarafa yatirmak gerektigi. Kavis olur.

Oya dedi ki...

erkek egemen işlerde çalışan hemen hemen her kadın erkekleşirken (bkz. asker gibi),
kadın egemen işlerde çalışan erkekler de kadınlaşıyor (bkz. kuaför gibi)..
ama kadınların erkekleşme oranı,
erkeklerin kadınlaşma oranına göre çok daha yüksek..
gözlemle sabittir..

ha dediğiniz gibi,
eğer eşit bir paylaşım olursa,
fiziksel ayrılıklar dışında bir süre sonra orta noktada buluşuruz sanki..
ki bu acaba iyi birşey mi?

hamiş: aslında daha uzun bir yorum yazdım..
giriş-gelişme-sonuç paragrafları falan oldu :)
abarttım azcık..
sonra sildim..
eğer sizin için de mahsuru yoksa,
sizi referans vererek bundan kendi blogumda daha detaylı olarak bahsetmek isterim..