13.11.08

Dizi Bağımlılığı

Bir önceki yazıya Oya'nın yorumu: Dizi bağımlılığınız korkunç! (Sizli-bizli konuşmalara bayılıyorum, ciddiyim. Klas katıyor. "Kakanızı yaptınız mı?" demenin bile havası başka oluyor.)

Nasıl başladı bilmiyorum, herkes kadar izliyordum bir aralar… Hayatın akışını comedy max'ın yarım saatlik dilimlerine göre ayarladığım bir dönem hatırlıyorum. Ama film (dizi?) torrentlerle tanışınca koptu! İşlerimi televizyona göre ayarlamaktan kurtulduğumu hissettim başta. Meğer bataklıkmış…

Çok şikâyetçi değilim… En iyilerini seyrediyorum bir kere. Sinema filmi kalitesinde işler… Türk dizilerinin ağır işleyen bilindik hikâyelerine saplanmış olsaydım dertlenirdim.

Bir de dizilerin hikâyeleri ele alış biçimleri filmlerden çok daha farklı, çok daha doyurucu…

Burada durup bir konuyu netleştirmemiz lazım. Dizi derken popüler Amerikan dizilerinden bahsediyorum, sinema derken de Hollywood'un ticari filmleri…

Büyük bütçeli filmlerde meseleler de büyük oluyor bir kere… Dünyadaki bütün bankaların sistemlerine aynı anda girmek mesela! Ama televizyonda küçük bir şubeyi soyan adamları izliyoruz. Bir de uzun uzun izliyoruz… Doksan dakikaya en şık hareketleri sığdırma derdi olmadığı için maceradan bağımsız küçük olaylara da şahit oluyoruz. Daha iyi tanıyoruz.

Bu da karakterlerle daha yakın olmamızı sağlıyor… Jack Bauer'ın ciğerinin içini bilirim ben mesela. Ama sinemada karşımıza çıksaydı iki üç artistliğini görecektik sadece.

Bir de dizilerin evrilmesinin hastasıyım! Sinemada bu yok! Yönetmenin eline bir senaryo geçiyor ya da kendi yazıyor. Sonra bir dünya kuruyor kafasında, onu aktarmaya çalışıyor bize. Biz de tam anlamıyla seyirci oluyoruz. Ortaya çıkan iş iyiyse seviniyoruz, kötüyse tiksiniyoruz. Televizyonda işler benzer şekilde başlasa da devamında her şey değişiyor. İzleyici aktif durumda! Ratingler hikayeye yansıyor. Hikayenin fıslaması durumunda yeni çözümler bulunuyor. Masa başında hesap edilemeyen şeylerle yeni manevralar yapılıyor. Seyircinin katkısı hissediliyor.

Lost'ta da gördük güzel bir örneğini: Benjamin Linus denen adama millet hasta olunca ağırlığı arttı, mis gibi oldu. Kim Bauer'dan tiksinilmesi de tam tersi bir durum yarattı. Fakat ,yeri gelmişken, ne iğrenç bir kızdı o!

İşin bir de muhabbet kısmı var.

Sinemadan çıktıktan sonra film hakkında her şeyi konuşabilirsin ama "Acaba şimdi ne olacak?" diye soramazsın arkadaşına… Yorumlar kısır kalır.

Dizilerle ayakta duran aşklar biliyorum çevremde… Lost'a beraber başladık, birbirimizden tiksinsek de sonuna kadar devam, diyenler var.

Bir de televizyon sosyal ilişkileri zayıflatıyor diyorlar…

8 yorum:

Herbert dedi ki...

supernatural ve trueblood da takip edilesi

BEBE-ERTESİ dedi ki...

dizilerin akıl sağlığına faydasını da gördüm. üstelik lost ve heroes'un yanına, şööle en acılısından menekşe ile halil, en yakışıklıların bir araya toplanmışından bıçak sırtı ve en yılan kuyruğu tabiatlısından yaprak dökümü.

dokuz aylık uzuuuuuuun bir gebeliğin hiç uyunamamış son üç ayında televizyonun karmakarışıklığından ö getirmiş gebe kişi, evden çıkmasının yasaklandığı uzuuuuuun günler ve uyumanın imkansız olduğu uzuuuuuuun geceler boyu kanal d web sayfasına hayır dualar etmenin verdiği şaşkınlıkla, arka arkaya yetmiş bölüm izler ve çıldırmaktan bu sayede kurtulur.

doğan çocuk toygar ışıklı dinlemekten hoşlanır.

Duygu dedi ki...

Senelerce televizyon izlemediğim ve izleyenleri küçük gördüğüm bir dönem oldu benim. Ortalıkta artis artis televizyon izlemiyorum diye dolandım. Sonra baktım yalan, dizileri animeleri indirip indirip izliyorum. Baya da televizyon izliyorum yani.

Şimdi utanmadan söylüyorum ki Project Runway, Top Design gibi yarışmaları bile izler oldum. Bağımlı olmadan izleme dengesini tutturmam biraz zaman aldı, mesela bölüm kaçırırsam "withdrawal" krizine girmiyorum artık, ya da misal baktım Heroes saçmalıyor, direk bırakıyorum izlemeyi. Koyuyorum bi Fransız filmi, bünyeye entellik zerkediyorum.

Ama Top Design'ı benim tuttuğum adam kazanınca da damarlarımda dolaşan serotoninin tadını çıkarıyorum. Sefam olsun.

Bi de bence Lost bi çeşit "seyirci etkileşimli çağdaş tiyatro oyunu" değil de nedir? Sırf tiyatro oyunundan daha ticari daha çok para kazandırıyor daha popülerleşiyor diye ona burun kıvırmak caiz değildir. Ayıptır. Ciiiniyıs bence Lost'un gelmiş olduğu nokta. (Ha ben son sezonda baydım o ayrı).

Oya dedi ki...

dizi bağımlılığınız korkutucu dediysek,
hemen kendinizi özel zannetmeyin sayın Kayacan..

trt'nin tek kanal olup da,
yayına yeni başladığı siyah-beyaz dönemlerden beridir vatandaşın böyle bir bağımlılığı var zira..
eskiler anlatır, kaçak dizisinin finalinin olduğu gün, sokaklarda in cin top oynuyormuş mesela..

yaptığınız tespitlerin hepsine de katılıyorum ayrıca..
ve bir yenisini eklemek istiyorum:
"bana hangi diziyi izlediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim"

(kelime doğrulamada "astes" yazıyor.. bu bir ilerleme sanırsam?)

cakiltasi dedi ki...

ben de artık bir dizikoliğim. ama internet üzerinden takip etmece benimki www.diziport.com oldukça işe yarar. internet üzerinden bilgisayar ekranından seyretmek bünyede tahribat yapmaz ise:)
iyi seyirler.

Levent Cetin dedi ki...

Ablam guzel anlatmissin durumu.

Turk dizilerinde bir de felaket bir negatiflik durumu var. Adami hasta ediyor. Zaten gun icinde oyle karakterlerle bogusmussun, bir de aksama beterini izliyorsun.

Bu arada ben Bauer'de "short man syndrome" olduguna inaniyorum. Allahin cucesi.

gochemoche dedi ki...

televizyon bagimliligim ile gurur duyuyorum herseyi tv den ogrendim, eger universitede aldigim dersler tv den verilseydi simdiye kadar Nobel bilem almis olurdum. yasasin tv, yasasin reality showlar, yasasin diziler!
bu arada daily show ve colbert report da kacirilmamasi gereken programlar. biraz moder sabahlarin formatini calmislar sanki ...

Adsız dedi ki...

böyle yazıları görünce çok yazık diyorum. çok dizi izlemekten, televizyona çok zaman vermekten değil haşa. ama diziler amerikan yapımlarından ibaret görüldüğü için. trt zamanında en çok takip edilenlerin önemli bir bölümü hep ingiliz dizileri oldu. ingilizler hala çok daha sağlam, çok daha iyi işlenmiş işler çıkarıyor ama ülkemiz (sanırım cnbc-e'den beri) dizi alemini amerikanlardan ibaret görüyor.