Jest ve Mimik adı altında hayatıma önemli etkileri olan insanları anlatmaya karar verdim. Gündemde ekonomik kriz varken beni 1999'daki şahsi iktisadi krizimden kurtaran Erdal Özmen'le başlamak istedim. İktisadi kriz derken, Odtü İktisat'tan mezun olma krizim.
İlk yıl uyanamamıştım. Sadece dersler değil, üniversite'yle ilgili her şey yeniydi. İkinci yılın hemen başında bir mikro dersinde farkına vardım: Konuşulanlardan hiçbir şey anlamıyordum. Bunu belli etmemeye çalışarak altı yıl geçirdim ODTÜ'de. Giderek zorlanıyordum ama gerizekalı değil de çalışmamış görünmeyi başarıyordum. Ekonometriyle karşılaşana kadar. Bu yazı kendi acıklı hikayemi anlatmak için yazılmıyor, o yüzden hemen esas konuya geçelim. Son engel 302. Bu arada başka derslerle de uğraşıyorum ama onlar kolay. Kolay dediğim anlaşılıyor. Ekonometride yaşadığım çaresizliği şöyle anlatayım:
Matematik ağırlıklı bir alan olduğu için para üstü problemi uygun olacak. Derste çözülen problem şöyle bir şey… "Ali'nin 50 lirası vardır. 15 lira harcadıktan sonra kaç lirası kalır?" Cevap basit 35! Ancak bu cevaba nasıl ulaşıldığını bilmediğinizi düşünün. 50'den 15 çıkarılacak, bunu biliyorsunuz. Ama "neden çıkarma" sorusunu cevaplayamıyorsunuz. Dolayısıyla sınavda Ali'nin 50 lirasından geriye 35 lira kalmıştır. Ne kadar harcamıştır?" gibi biraz değişitirilmiş bir soruyla karşılaşınca ne yapılacağını bilmiyor, bilemiyorsunuz. Harcadığını verse çözeceğim, gibi acıklı cümleler kuruyorsunuz.
Bu durumu acıklı buluyorsanız, daha da beterini anlatayım. Final sınavına kantinden aldığım hesap makinesiyle girmişim, dana kadar! Tuşlarına Macar salamıyla basılması için tasarlanmış. Neyse, ben hesaplara giriştim. Büyüleyici şekilde tam sayılar çıkmaya başladı karşıma. Normalde virgülden sonra üç dört basamak gider… "Vay anasını, nasıl denk getirmiş!" dedim önce kendi kendime. Sonra içime bir kurt düştü. On beş bölü iki işlemiyle makineyi denedim. Sonuç: 8. Makine esnaf makinesi olduğu için yuvarlıyormuş… Asapları bozulmuş bir adam olarak çıktım sınavdan, bir kez daha kalmıştım ama komik bir hikayem vardı en azından.
JEST:
Sonraki dönem dersi Erdal Özmen'den aldım. Neşeli bir adamdı, espriliydi. Derslerden birinde çalışkan öğrenci sızlanmaları başladı. Ders çok matematik ağırlıklı olmuş, zorlanıyormuş millet. Benim haberim yok tabii olan bitenden, rakamlar az veya çok fark etmiyor. Erdal Özmen, geyiği bitirip derse dönmek için kesip atma amacıyla, şöyle bir şeyler söyledi: "Siz sınavda çok büyük bir başarı göstererek bu bölüme girdiniz, bunlar size koymaz!" Bu boş laf beni etkilemesin mi? "Tabii lan! Doğru söylüyor adam, ben gerizekalı değilim…" diyerek havaya girdim. Derse asıldım…
Asıldım da… Ciğer gibi asılı kaldım.
Sonra bir başka derste, konudan konuya geçerken "Bu böyle, şu şöyle oluyor… Bu sırada da Ege arkadaşınız da arkada uyuyor!" diye bir laf attı bana. Maksat şakalaşmak mıydı, laf sokmak mıydı bugün bile bilmiyorum. Ama ben bir gururlan! Altı yıldır ilk kez bir hoca ismimi biliyor! "Ulan Ege, doğru yoldasın… İsmini bile kazıdın adamın aklına!" diyerek iyice asıldım.
Finalde de mal gibi kalınca bütünleme için çıktık karşısına… O kadar bitik bir grubuz ki bütünlemeciler olarak, sınav olduğumuz yerde başımızda kimse yok! "Kim kimden kopya çekecek?" diye düşünmüş belli ki.
MİMİK:
Bütünleme kağıdına bakılıyor… Çeşitli işlemlere ufak tefek puan veriliyor. Sayfalar çevriliyor, kağıt boş olduğu için sona geliniyor. Bir daha bakılıyor… Bugün biri o sınav kağıdını bulup uğraşsa hapise bile attırabilir Erdal Özmen'i. "Bu herifi nasıl geçirdin?" diye değil ama… "Bu herifin insan içine çıkmasına nasıl izin verdin?" diye… Pişkin bir öğrenci olarak "Hocam nedir durum?" diye soruyorum. Bir şey demiyor. Sadece gözlerime bakıyor. Değişik katmanlardan oluşuyor o bakış… En üstte "Gerizekalı" onun hemen altında sert bir "Siktir git lan!" var. Ama en altta ışıl ışıl "Bu diplomayı ekonomi alanında kullanmaman kaydıyla geçebilirsin!" diyen ışıl ışıl gözler var. "Aman hocam, ne alakası var… Evde televizyonun üstüne koyacaklar o kadar!" diyorum ben de, gözlerimden süzülen yaşlarla…
Bu yüce insanla son kez kesişiyor yollarımız. Bir daha görmüyoruz birbirimizi… Son dersini de geçmiş bir adam olarak ayrılıyorum odasından.
Gerçi iki gün sonra ders saydırmalarda hata yaptığım çıkıyor ortaya, yaz okulunda bir ders daha almam gerekiyor ama hoca Erdal Yavuz! Konular anladığım konular… Dert etmiyorum.